Diyabet neden oluşur?
02 Ekim 2018


Diyabet organizmanın karbohidratları iyi kullanamaması ile karakterize bir hastalıktır. 

Bunun nedeni ya pankreasın işlev bozukluğu ya da insülin direnci dediğimiz insülin etkinliğinin azlığıdır. Dokular glukozu gerektiği gibi kullanamaz, glukoz kanda birikir ve idrarla atılır. Karbohidrat adı verilen şekerler doğrudan organlar tarafından kullanılabilecek enerjiyi taşırlar. Karbohidratlar içinde en önemlisi olan glukoz, kasların ve beyin ya da kalp gibi organlarıntemel enerji kaynağıdır. Beslenme ile glukozu ya saf olarak sofra şekerinden alırız ya da ekmek ve nişastalı maddeler şeklinde alırız. Bu alınan glukoz kaslarda ve karaciğerde toplanır. Açlıkta ve yemek öğünleri arasında karaciğer yumurta, et gibi proteinlerden de glukoz üretebilir.En fazla glukoz ihtiyacı beyin, kalp ve hareket halindeki kaslarda oluşur.

Diyabet toplum sağlığını nasıl etkiliyor ?

Türkiyede 6.5 milyon kişinin diyabetle veya yarattığı kompikasyonlarla uğraştığı biliniyor. Ülkemizde sağlık harcamalarının %11’i diyabete gidiyor, bu da kişi başına ortalama 400 euroya tekabül ediyor. 

Dünyada 265 milyon kişinin diyabetik olduğu tahmin edliyor. Ülkelerin bütçelerinin % 2.5-15’i diyabetle savaşa gidiyor. Ayrıca bir de diyabet nedeniyle oluşan işgücü kaybının yarattığı giderler düşünülürse diyabetin toplumu ekonomik yönden de nasıl olumsuz etkildiği anlaşılabilir.

Kaç tip diyabet vardır? Çocukların ve erişkinlerin diyabeti farklımı dır?

Nedenlerine göre birkaç diyabet tipi olmakla birlikte diyabet vakalarının çok büyük bir kısmını tip 1 diyabet (insüline bağımlı) ve tip 2 diyabet (insüline bağımlı olmayan) oluşturur. Tip 1 Diyabet veya insüline bağımlı diyabet olarak da adlandırılan çocukluk çağı diyabeti, vucutta insülin salgılayan pankreas bezindeki hücrelerin tahrip olması sonucu gelişir. Çocukluk çağı diyabetinde , sebebi henüz tam olarak bilinemeyen ve ani olarak başlayan pankreas insülin salgılayan hücre tahribatı sonucu kan şekeri yükselir. Hastalarda çok su içme, çok idrara çıkma,çok yemek yeme ancak zayıflama gibi belirtiler olur. Hastaların %15 kadarı da bu belirtilerin saptanamaması sonucu diyabet komasına girerek şuur kaybı ile hastaneye getirilirler.Çocukluk çağında Tip 1 diyabet sıklığı ülkeler (bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan 1-42’sinde diyabet gelişmektedir. Tip 1 diyabet genel olarak kuzey ülkelerinde daha sık görülmektedir. Dünyada en sık görüldüğü yer Finlandiya'dır. İsveç, Norveç gibi Kuzey ülkelerinde de çok sıklıkla rastlanır. Ülkemizde kesin bir çalışma olmamakla beraber çocukluk çağı tip 1 diyabetin 100000 de 2-3 arası rastlanıldığı sanılmaktadır. 

Batı Avrupa’da nufusun yaklaşık %2 si diyabet hastasıdır ancak enteresan olan şey bunların bir kısmının hastalıklarından haberdar olmamalarıdır. Ancak kan şekeri belirli seviyelere yükseldiğinde belirtiler ortaya çıkar. Diyabetin erkeklerde, kadınlardan daha sık görüldüğü bilinmektedir , bu durumunu obezitenin görülme sıklığı ile de ilgisi vardır.

Diyabetin oluşma sebepleri nelerdir ?

Diyabet organizmanın karbohidratları iyi kullanamaması ile karakterize bir hastalıktır. Kan şekerinin iki kaynağı vardır; beslenme yolu ile alınan glukoz ve karaciğerdeki stoklardan kana geçen glukoz. Kan şekerinin istenen düzeylerde tutulabilmesi için, karaciğerin şeker üretimi ve organların bu şekeri kullanabilmesi için etkili hormonlar vardır. Pankreasdan üretilen insulin kana geçerek , kan şekerini düşürür. Diyabette ise; pankreas yeterince üretemediği için insulin eksikliği veya insülinin dokular üzerindeki yetersiz etkisi söz konusudur.

Erişkin tip diyabete kilo fazlalığı ve genetik yol açar ancak çocuklarda görülen diyabetin kesin sebebi belli değildir. 

Tip 1 diyabet otoimmün bir hastalıktır yani vucudun koruyucu hücrelerinden olan T lenfositlerinin bozukluğu söz konusudur. Bu bozukluk sonucunda tahrip edici hücreler pankreasın insulin salgılayan beta hücrelerine hücum eder. Bunlara otoantikor diyoruz, tip 1 diyabette bu antikorların varlığı gösterilebilir. Burada başka önemli bir husus, tip 1 diyabetin diğer bazı otoimmün hastalıklarla da birlikte görülebildiğidir. Haşhimato tiroid hastalığı, böbrek üstü bezi hastalıkları,vitiligo gibi.

Tip 1 diyabetin oluşmasına sebep olan faktörler vardır. Bunlardan ilki genetik yatkınlıktır. Tip 1 diyabetli tek yumurta ikizlerinden sağlam olanında hastalık görülme riski %50’ dir. Tip 1 diyabetli anne babanın çocuklarında hastalık görülme riski % 5 ‘dir.  Tip 2 diyabetlilerde ise, tek yumurta ikizlerinden birinde hastalık varsa diğerinde görülme riski %100’dür. 

Tip1 diyabette bazı genlerdeki aminoasit yapıları, hastalığın görülme riskini arttırabilir. Ancak hastalığa sebep olan tek bir gen tanımlanamamıştır. Bu yüzden diyabet tek gen bozukluğunun sebep olduğu hastalıklardan farklıdır. Hastalığın oluşmasında çoklu genlerin rolü vardır.  

Tip 2 diyabette ise diyabetin çocuklara geçiş riski tip 1 diyabete göre daha fazladır. Bu risk aşırı kilolularda daha çok olduğu için, normal kiloda kalınması ve düzenli fiziksel aktivite yapılması önemlidir.

Kısaca toparlayacak olursak, bir kişide diyabet görülmesi sadece genetik yapı ile izah edilemez. Örneğin anne ve babasında diyabet olan bir çocuğun mutlaka diyabet olacağı doğru değildir. Kardeşi diyabetli bir çocuğun , ileride diyabetli olacağı söylenemez.

Kan şekerini yükselten hormonlar nelerdir?

Stres durumlarında salgılanan kortizon en önemlisidir. Ayrıca, böbreküstü bezinden salgılanan adrenalin ve pankreasdan salgılanan glukagon hormone da kan şekerini yükseltir. Glukagon kan şekerinin çok düşmesi durumunda karaciğeri etkileyerek, kan şekerinin yükselmesini sağlar. Ağır hipoglisemi durumlarında tedavide kullanılır.

Genetik dışında hastalığın görülme nedenleri nelerdir ?

Enfeksiyonlar, tip 1 diyabetli çocuğun belirtilerinin görülmesinden kısa bir süre önce geçirilmiş olabilir. Kabakulak, koksaki virusu enfeksiyonları bulara örnektir. Aileler çocuğum öksürüyordu, burnu akıyordu ve 15 gün sonra çok su içme, çok idrara çıkma şikayetleri başladı şeklinde öykü verebilirler. 
Tip 2 diyabet için kesin olan şey aşırı kilo ve dengesiz beslenmedir. Örneğin, daha hafif gıdalarla beslenen bir İngiliz topluluğu, aşırı kalorili ve yağlı beslenen Orta Doğu ülkelerinden birine gittiğinde,  tip 2 diyabet görülme sıklığında artış gözlenmiştir. Ancak bazı ailelerin şikayeti ve şüphesi olan , çocuğumun şeker ve tatlı tüketimi arttı, canı tatlı istiyor ; diyabet mi oldu ? şeklindeki düşünceler yanlıştır.

Stres, insanların bütün hayatını olumsuz etkileyebildiği gibi, tip 1 diyabetin oluşumuna veya hastalığın ağırlaşmasına da yol açabilir. Sınav stresi, ameliyatlar, anne veya babanın kaybı gibi durumlarda oluşan ağır stres, hastalık oluşumu için bir faktör olabilir. 

Gıdalarda kullanılan koruyucu maddeler (prezervatifler) özellikle Kuzey ülkelerinde sık görülen tip 1 diyabetin oluşumunda etken olarak düşünülmüştür. Yine inek sütü ile beslenen çocuklarda anne sütü ile beslenenlere göre daha sıklıkla tip 1 diyabet gelişmesi, tip 1 diyabet oluşumuna sebep olan pankreas adacık hücrelerine karşı antikor yapımını bu maddelerin tetiklediğini akla getirmektedir.

Erişkin insanlarda görülen diyabete tip 2 diyabet diyoruz. Sıklıkla erişkinlerde ve şişman (obez) kişilerde görülmektedir. Tip 2 diyabetli hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin reseptörlerindeki direnç (rezistans) sonucunda glukoz metabolizması bozulmaktadır. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde geliştiği bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak aydınlatılamamıştır. Tip 2 diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve sıklıkla çok uzun bir süre insülin ihtiyacı olmaksızın yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Genel olarak erişkin nüfusta %4-8 oranında Tip 2 diyabet görülmektedir. İlaç kullanımıyla veya sadece beslenme düzeninde yapılacak değişikliklerle kan şekeri düzeyi kontrol altına alınabilir. Vucut insülin bulunduğu için, hastalıkta kan şekeri seviyesi yavaş yükselir. Vucutta daha az protein ve yağ parçalanması gerçekleştiği için daha az keton üretilir. Bu nedenle bu hastalarda diyabet koması riski düşüktür.


*Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için doktorunuza başvurmalısınız.